Surly Surly

Gezi / Gezi Yazıları / Türkiye'den / Bozburun



 
 
Dilimde Bozburun Şarkısı...
 
 
 
 
Yazı ve Fotoğraflar: Yelda Baler
 
Marmaris’e yakın olmak isteyip de sakin, sessiz, usul usul bir tatil hayal edenlerin yeridir Bozburun Yarımadası.
 
 
Issız koyları, küçük limanları, köyleri ve adalarıyla Bozburun, Ege’nin denize uzattığı bir tutam saç gibidir... Hisarönü, Orhaniye, Selimiye, Turgut, Bozburun, Söğüt ve Taşlıca köyleri turkuaz rengi denizle kucaklaşır güzelim koylarda. Bir tek Bayır köyü bayırlara kurulmuştur adına yaraşır bir şekilde.
 
Bozburun yarımadasına ulaşmak için İçmeler üzerinden Bayır köyüne inebilirsiniz ama ben yine de Datça yoluna girip Bozburun’a dönmenizi öneririm. Yumuşacık virajları alırken koyları tepeden izlemek yeşilin denize aktığı hissini uyandırır.
 
Bayır köyününe jeeplerle gelen yerli yabancı turistleri koca bir çınarın etrafında dönerken görürseniz, bilin ki ya bir dilekleri olsun istiyorlardır ya da ömürleri uzasın. Bayır köylüler buna inanmışlar, gelenleri de inandırmaya çalışıyorlar. Siz çınarın etrafında dönmeyi bırakıp onun yerine, neredeyse gökyüzünü kapatan yeşilliğin altında köpüklü bir ayran için en güzeli.
Antik Syrna kentinin üzerine kurulan Bayır köyü çevresinde kalıntılara rastlamak mümkün. Kente ait Akropolis köyün kuzeydoğusunda Yancağız Tepesi üzerinde bulunmakta.
 
 
Orhaniye’den Selimiye’ye
 
Orhaniye oradan da Selimiye’ye doğru yol aldığınızda, yükselmeye başlayan yolda sağınızdaki lacivert koya yukarıdan bakarken neşelendiğinizi hissedersiniz. Biraz ileride Orhaniye Marina’sına bağlı yüzlerce teknenin şenlikli duruşları ruhunuza yelken açtırır çünkü. Yolda jeep’lere binmiş bağıra çağıra eğlenerek gelen gruplar görürsünüz; Marmaris’ten yola çıkmışlar ilk durakları Orhaniye’ye doğru ilerlemektedirler. 
 
Baybassos antik kentinin eteklerine kurulmuş Orhaniye’yi ilginç kılan özelliklerden biri denizin ortasında doğru uzayan kırmızı kumu. Kızkumu denilen bu bölgede, bir görünüp bir kaybolan kırmızı kumun üzerinde yürüyenlerin sayısı yazın gelmesiyle birlikte artar. Kumdan bir avuç alanlar dilekleri gerçekleşinceye kadar saklarlar, kimileriyse şifa niyetine yürür o kumda. Koyun ortasındaki adanın tepesinde bulunan kale kalıntıları antik kentten Orhaniye’ye kalanlar.
 

Bir koy ötedeki Selimiye’ye varınca yeşillikler arasından denize girer gibi görünür köy. Kıyıya uzanan bahçelerin, küçük lokantaların arkasında, köyün içlerinde hararetle yaza hazırlanır Selimiyeliler. Pansiyonlar yenilenmiş, bahçeler çiçeklenmiş, dükkanlar açılmış. Selimiye de antik kalıntılar bakımından oldukça zengin. Üç kale kalıntısının yanında, manastır, tiyatro ve deniz fenerini görün mutlaka. Fırtınalı havalarda teknelerin sığındığı bu küçük limanın lokantalarında en lezzetli balıkları yemek mümkün. Selimiye’den çevre koylara ve adalara günü birlik turlar düzenlenmekte.
 
Turgut’un Şelalesi
 
Bozburun yarımadasının sanırım en turistik olmuş köyü Turgut. Turistlerin toplu olarak alışveriş ettikleri halı ve hediyelik eşya dükkanları, birlikte yemek yedikleri lokantalar köyü oldukça kalkındırıyor. Köyün sırtlarına doğru baktığınızda gözünüze piramit şeklinde ilginç bir yapı çarpacak. Uzaktan çok tepelerde de gözükse yakınına kadar arabayla gidebiliyorsunuz. Sonrasında yaklaşık 10 dk.lık bir yürüyüşle piramitin yanına varıyorsunuz. Çevredekilerin türbe dedikleri yer aslında üç ayrı dönemin izlerini taşıyor; M.Ö. 2. yy’a ait olan en alt bölümün çoğu toprak altında. Orta bölüm Helenistik dönemde yapılmış, en üstteki kubbeli bölüm ise Bizans dönemine ait. Köyün halkı türbe demiş ya adına çevresindeki ağaçlarda da çaputlar bağlanmış adak niyetine.
 
Köyün çıkışında yolun karşısındaki Şelale tabelasını izlediğinizde, yol sizi yaklaşık 200 m. içeride ağaçların arasında küçük bir şelaleye getirir. Suyun aktığı yerde oluşan su birikintisine atlayanların çığlıkları girişteki çay bahçesinin çıngırak sesiyle yarışır. Köylü kadınların pişirdikleri gözleme ve ayran, şelalenin buz gibi suyuna girenlere iyi bir ödül. Vadinin içlerine doğru yürümek için dere boyunu izlemek gerekiyor.
 
 
Bozburun
 
Yarımadaya adını hediye eden boz tepelerin kıyısındaki Bozburun köyü oldukça hareketli görünüyor. Limandaki tekneler yaza hazırlanmış, restorantlar turistleri ağırlamaya, dükkanlar rengarenk giysileri, uçuşan pareoları sergilemeye başlamışlar. Sömbeki körfezinin koylarından birine kurulmuş olan Bozburun, balıkçı lokantarıyla da Marmaris’e gelen yerli yabancı turistlerin uğrak yeri. İçerilere doğru serpiştirilmiş gibi duran köy evlerinin bahçelerindeyse bir yandan sebzeler toplanmakta bir yandan da gelmekte olan yaz konuşulmakta. Tekne yapımcıları Bozburun’da iyiden iyiye çoğalır. Burada yapılan guletlerin ünü Ege ve Akdeniz sahilleri boyunca dolaşır durur. Kıyıdan kiralayabileceğiniz küçük motorlarla Bozburun açıklarında Adaboğazı denilen yere gidebilirsiniz. Sığlaşan deniz, küçük kayalıklar ve adacıklar insanda denizde yürüme hissi uyandırıyor. Bir kayalıktan diğerine zıplayarak gidecekmişçesine suya gidesi geliyor insanın. Büyük olan adanın üzerinde kilise, 

hamam ve değirmen kalıntıları bulunmakta.
 
Bozburun’dan daha ileride yol boyunda, tepelerde taşların çoğaldığını hatta her yerin taşla dolu olduğunu görürseniz bilin ki Taşlıca’ya geldiniz. Bu bölgedeki kuyular ve antik kent kalıntıları ilginç. Kuyuya attıkları kovaları büyük bir güçle yukarı çeken kadınlar, bidonlara doldurdukları suları eşeklerin üzerine yükleyip köyün yolunu tutarlar, birbirleri peşi sıra. Şansınız varsa bir kaç Yılkı atını da görürsünüz, Ege’nin rüzgarını yelelerinde hissetmek için dörtnala koşan.
 
Taşlıca’yı arkanızda bırakıp tepelere doğru ilerlediğinizde önünüze düşen manzara karşısında soluğunuz kesilebilir. Karşınızda uzayıp giden koylar, küçük kara parçaları ve Simi Adası. Tepelerin aşağısı Serçe Limanı’na varıyor.Güneşi uğurlayabileceğiniz en güzel yerlerden biri olan bu tepelerde yürüyün yürüyebildiğiniz kadar. Ege’nin rüzgarı yüzünüze çarptığı zaman, bu serinliğin biraz önce gördüğünüz Yılkı atlarının özgür ruhlarına nasıl iyi geldiğini anlarsınız ve Bülent Ortaçgil’in şarkısı dolanıverir dilinize;
 
                                   Kokuların şarkısı başlar
                                   Ne çocuk sesi ne kent uğultusu gelir
                                  Mişli geçmişte sorunlar saklanır 
                                  Aya dokunmanın tam zamanıdır
                                  İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısı
                                  İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız…”
 
 
Bu yazı ve fotoğraflar, Sırtçantam Gezi Kültürü dergisinde yayınlanmıştır. Tüm telif hakları Yelda Baler'e aittir. Sanatçının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde ve internet dahil hiç bir ortamda bölümler halinde de olsa, yayınlanamaz ve kullanılamaz.
 


 
©2016 - Yelda Baler- Bagdat Caddesi Feneryolu Sit. 131/103 Feneryolu / Kadiköy - Istanbul ( Feneryolu Sabit Pazari Yani Köşe Bina )
Tel: 00 90 216 348 90 87 - Faks: 00 90 418 35 00 - GSM - 00 90 533 668 04 10
© Sitede bulunan yazi ve fotograflar, telif haklari kanununa göre yazili ve internet dahil hiç bir ortamda bölümler halinde de olsa, izinsiz yayinlanamaz ve kullanilamaz.