Surly Surly

Gezi / Gezi Yazıları / Türkiye'den / Aphrodisias



 

Aşk Tanrıça'sının Kenti
APHRODISIAS 
 Yazı ve Fotoğraflar: Yelda Baler

 

Aydın'ın Geyre köyünde bulunan antik kentin kalıntıları üzerinde dolaşırken binlerce yıllık rüzgarlar esiyor üzerimize…
 

Aşk ve Güzellik tanrıçası Aphrodite efsaneye göre dalgaların köpüğünden doğmuştu. Bir ilkbahar zamanı, Kıbrıs adası kıyıları denizin sakin dalgalarıyla yıkanırken, aniden bembeyaz köpükler çıkaran dalgalarla hareketlenmiş. Kıyıya vuran kocaman bir sedef kabuğunun kapağı açıldığında içinden dünyalar güzeli Aphrodite çıkmış, yanında aşk tanrısı oğlu Eros ile birlikte. Aphrodite öylesine güzelmiş ki yürüdükçe arkasında çiçekler açıyormuş. Onları karşılayan zaman tanrıçaları Aphrodite'i yıkayıp tuzlu sudan arındırmışlar. Tüllerle bezenmiş elbiseler giydirip, saçını örmüşler, başına taç, boynuna kolyeler takmışlar. Sonra da oğlu Eros ile birlikte Olympos dağına çıkarmışlar. Olympostaki tanrılar bu güzellik karşısında çok etkilenip onu aşk ve güzellik tanrıçası ilan etmişler. Aphrodite tanrıları olduğu kadar insanları da etkilemiş. Onlara hem aşkın güzelliğini hem de aşk acısını yaşatırmış. Güzeller güzeli tanrıçanın sahip olduğu güç, yalnızca tanrıların ve insanların üzerinde değil doğanın üzerinde de etkili olabiliyormuş. Bir bakışıyla deli dalgaları durdurur, fırtınaları dindirir, kurumuş bitkileri canlandırırmış.

 Aphrodisias, Aşk Tanrıça'sı Aphrodite’nin kentidir. Aydın'ın Geyre köyünde büyük bir alana yayılmış bulunan bu antik kentin kalıntıları binlerce yıllık rüzgarları getiriyor. Bundan 7800 yıl önce, Geç Neolitik, ve Kalkolitik çağlarda yerleşilen bu topraklarda Bronz, Bakır ve Demir çağlarında da yerleşimler olmuş. Yapılan kazılar sırasında bulunan çanak, çömlekler Bronz çağında burada yaşayanlar olduğunu kanıtlarken, Bizanslı tarihçilerin araştırmalarına göre de Aphrodisias'ın ilk adı Lelegonpolis'miş. Sonra Megapolis, Asur Kralı Ninos'tan sonra Ninoi adını almış. Kentin Aphrodisias adını alışı da M.Ö. 6. yy da olmuş.
 
Kent M.Ö. 2. yy'da komşusu olan Plarasa kenti ile ortak para bastırmış ve ittifak kurmuş. Anadolu'daki Roma egemenliğine karşı güç kazanmış. Bu döneme ait bir yazıttan alınan bilgiye göre bu iki kardeş kentten vergi alınmamasına karar verilmiş. İlk Roma imparatorları kendilerinin Aphrodite ile akraba olduklarına inanırlarmış. Bu yüzden kente pek çok ayrıcalık tanımışlar. Vergiye tabii olmayan stütüsü Aphrodisias'ı zengin ve önemli bir kent olmasını sağlamış. Bizans döneminde bir süre paganlık hüküm sürse de daha sonra gelen Hristiyanlık zamanında kentin adı Stavropolis olarak değişmiş ve ne yazık ki bir sürü heykel yıkılıp atılmış.
 
 Daha sonraları Selçuklu ardından da Osmanlı topraklarına katılan ve kentin antik yapısının üzerine kurulan Geyre köyü 1956 yılındaki depreme kadar buradaki varlığını sürdürmüş. Deprem sonrası 2 km batıda yeniden yapılanmış.
 
 
  Antik kent bu aylarda en güzel zamanlarını yaşıyor. Bahar çiçekleri arasında yükselen binlerce yıllık kalıntılar, rüzgarın ılık esintisiyle birlikte karşılıyor gelenleri. Aydın'ın Karacasu ilçesinden Tavas yoluna girdiğinizde 13 km sonra karşınıza gelen kentin sur duvarlarını görürsünüz önce. Kenti korumak için M.S. 260 yılında yapılmış olan duvarların yapımında mezar taşları, sütunlar, heykel kaideleri de kullanılmış. Girişte müze binasının bahçesinde lahit ve heykeller bulunmakta. Zafer Tanrıçası Nike'ye adanmış tapınağa uzanan mermer döşeli yola geldiğinizde yolun iki yanında da tanrılar ve imparatorların kabartmalarını görürsünüz. Birinin üzerinde annesi Agrippina tarafından taçlandırılan Roma imparatoru genç Neron, diğerlerinde Apollon ve Aphrodite'in çeşit çeşit kabartmaları bulunmaktadır. Onları izleyerek vardığınız meydanda tapınağa giden merasim yolunun başlangıcında belki de kentin en ihtişamlı yapısı olan Tetrapylon ile karşılaşacaksınız. 16 sütun üzerindeki kemerler de olağanüstü güzellikte yontular bulunmaktadır. Bu anıt tapınağa giden gösteri ve şükran alaylarının toplandığı yermiş. 
 
 
Sol tarafınızda antik tiyatro, sahne binasının yalnızca bir katı kalmış olmasına karşın neredeyse bütünüyle durmaktadır. Yapımı M.Ö.1.yy'a dayanan tiyatro İmparator Sezar ve Augustus'un kölesi Zoilos tarafından yaptırılarak Aphrodite'e ve halka adanmış. Sahnenin sağında bulunan duvar üzerindeki yazıtlarda kente verilen ayrıcalıklar, antlaşmalar yer almaktadır. Bir başka yazıtta ise Sezar tarafından hediye edilen bir Eros heykelinden bahsedilir. Altından yapılmış heykel buradan çalınarak Efes'teki Artemis tapınağına götürülmüş ve sonra geri alınmış. Tetrastoon adı verilen meydan o dönemlerde pazar yeri olarak kullanılmaktaymış. Tiberius'un Portikosu diye anılan ve etrafı sütunlarla çevrili havuz ise M.S. 2.yy'da meydana gelen bir depremden sonra su kaynağını kontrol
 
 altına almak için yapılmıştır. Kentin bir başka köşesinde bütün dünyada antik çağdan günümüze bu kadar sağlam kalabilmiş olan tek stadyumu bulacaksınız. 30 bin kişilik bu stadyumda şenlikler, oyunlar, yarışmalar düzenlenmiş. Koşular, güreş, boks, pentatlon yarışlarının yanında dans ve güzel konuşma yarışmaları da yapılmış. Kentte sanata adanmış bir başka yerde Odeon'muş. Müzik çalışmalarının yanında edebiyat çalışmalarınında yapıldığı Odeon'un orta tabanı mozaiklerle kaplanmış, sahne binası ise heykellerle süslenmiş. Bin kişiyi ağırlayabilen bu yapının üzeri ahşap bir çatı ile örtülüymüş.
Aphrodisias antik kentini birlikte gezdikten sonra bu kenti bize kazandıran Prof. Dr. Kenan T.Erim'i saygıyla anmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Yıllar önce bir yazıda Kenan Erim'in Aphrodisias'la ilk karşılaşmasını onun sözcükleriyle okumuştum. Heyecanını ve yıllarca sürecek çalışmalarını çok güzel ifade ediyordu; "İşte, o gün bir sevdanın başlangıcıydı. Hiç bitmeden süren ve artan Aphrodisias sevdasının…" Gerçekten de 1959 yılı Temmuz ayında Geyre'ye gelmesi hem kendi yaşantısını hem de Aphrodisias'ın kaderini değiştirmiştir. O kazmış, ortaya çıkarmış, onarmış ve bilgilerini yayınlamış biriydi. Tam 30 yıl boyunca, son nefesini verene dek bu sevdasını yüreğinde taşımış ve bu antik kent için çalışmış.
Bu antik kentten ayrılmadan önce Tetrapylon'un biraz ilerisinde beyaz mermerden yapılmış mezarın önünden geçin mutlaka. Prof. Dr. Kenan T. Erim'e teşekkür edin. Sevdalısı olduğu topraklardan bir kaç kır çiçeği bırakın üzerine. Benim yaptığım gibi…
 
 
 
 
 
Bu yazı ve fotoğraflar, Hedef dergisinde yayınlanmıştır. Tüm telif hakları Yelda Baler'e aittir.  Sanatçının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde ve internet dahil hiç bir ortamda bölümler halinde de olsa, yayınlanamaz ve kullanılamaz.
 
 
 
 
 
 
 
 


 
©2016 - Yelda Baler- Bagdat Caddesi Feneryolu Sit. 131/103 Feneryolu / Kadiköy - Istanbul ( Feneryolu Sabit Pazari Yani Köşe Bina )
Tel: 00 90 216 348 90 87 - Faks: 00 90 418 35 00 - GSM - 00 90 533 668 04 10
© Sitede bulunan yazi ve fotograflar, telif haklari kanununa göre yazili ve internet dahil hiç bir ortamda bölümler halinde de olsa, izinsiz yayinlanamaz ve kullanilamaz.